Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Suriye merkezli Elihbariye kanalına verdiği söyleşide, İsrail ile 1974 anlaşmasını yeniden canlandırmayı ya da benzer bir çerçeveyi benimsemeyi amaçlayan bir güvenlik anlaşması konusunda müzakereler yürüttüklerini belirtti. Şara, “İsrail, eski rejimin devrilmesini Suriye’nin 1974 Ayrışma Anlaşması’ndan çekilmesi olarak gördü, oysa Şam ilk andan itibaren anlaşmaya bağlılığını ifade etmişti” diye konuştu.
Şara, Suriye’nin anlaşmaya bağlılığını yeniden teyit ettiğini, BM ile temas kurduğunu ve Birleşmiş Milletler Ayrışma Gözlem Gücü’nün önceki pozisyonlarına geri dönmesini talep ettiğini ekledi.
İsrail, 1967 yılından bu yana Golan Tepeleri’nin büyük bölümünü işgal altında tutuyor ve Esat’ın devrilmesinin ardından Suriye topraklarındaki tampon bölgeyi de ele geçirerek 1974 ayrışma anlaşmasının çöktüğünü ilan etti.
Suriye Cumhurbaşkanı, Tel Aviv’in “Suriye’yi bölmeyi ve Suriye hükûmetini İran’la savaşa sürüklemeyi planladığını” ifade ederek, İsrail’in “(eski Devlet Başkanı Beşar Esad) rejiminin devrilmesine şaşırdığını” savundu. Şara, “Suriye dünyanın herhangi bir ülkesiyle kaygı veya gerilim içinde yaşamak istemiyor. Top, Suriye içinde fitne ve kargaşa çıkarmak isteyen devletlerin sahasında” dedi.
‘RUSYA İLE ANLAŞTIK VE ÇEKİLDİLER’
Şara, geçen yılın son aylarında başlayan ve Suriye’de bir rejim değişikliğinin önünü açan süreci “kurtuluş savaşı” olarak tanımladı. Şara, Şam’a kadar ilerledikleri bu süreçte Rusya ile bir anlaşmaya varıldığını söyledi.
“Hama’ya ulaştığımızda Rusya ile aramızda müzakereler yapıldı. Humus’a vardığımızda ise Ruslar tamamen askeri sahneden çekildi, bu bizim aramızda yapılan bir anlaşmayla oldu” diyen Suriye Cumhurbaşkanı, Rusya’yı önemli bir küresel güç olarak niteledi. Şara, Suriye’nin “Moskova ile miras aldığı yakın bağların korunması ve sakin, akılcı şekilde yönetilmesi gerektiğini” vurguladı. Moskova 14 yıllık Suriye iç savaşı boyunca Esat’ı desteklemiş ve aralık ayında ona insani sığınma hakkı vermişti.
PUTİN ESAD’LA GÖRÜŞMEDİ
Şara’nın açıklamalarına ek olarak; bu olayların cereyan etmesinin ardından, Suriye Cumhurbaşkanlığı Siyasi ve Medya Ofisi’nin eski Müdürü Kamel Sakır, verdiği bir söyleşide Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Esad’ın görüşme talebini reddettiğini aktarmıştı.
Sakır şu sözleri ifade etmişti:
Putin’e ulaşma girişimleri oldu. Salı, Çarşamba ve Perşembe… 8 Aralık Pazar günü de şafak sökmeden önce de aramaya çalıştı. Rusya’nın Suriye özel temsilcisi Lavrentyev ile temasa geçildi. Başkan Putin’e Esad’ın kendisiyle görüşmek istediğini bildirmesi istendi. Bir ya da iki saat sonra Başkan Putin’in Belarus’ta olduğu cevabı geldi”.
SDG İLE MÜZAKERELER
SDG ile ilişkiler konusunda Şara, Suriye’nin kuzeydoğusunun nüfusunun yüzde 70’inden fazlasının Araplardan oluşturduğunu söyledi ve SDG’nin “tüm Kürt topluluğunu temsil etmediğini ve bütün bölge adına konuşamayacağını” belirtti.
SDG ile müzakerelerin ilerlediğini ancak son dönemde tıkandığını söyleyen Şara, “SDG ile yapılan anlaşmanın yıl sonuna kadar sürmesi planlanıyordu” dedi. Şara, “Suriye bölünmeyi kabul etmez, bölünme sadece bulaşıcı hastalık gibi yayılır” ifadelerini kullandı.
Şam ve SDG arasında 10 Mart’ta bir mutabakat imzalanmış, azınlık haklarının güvence altına alınması, SDG bölgelerinin Şam’a bağlanması ve SDG’nin Suriye Ordusu’na entegrasyonu kararlaştırılmıştı. Taraflar uygulamayı yıl sonuna kadar komiteler aracılığıyla hayata geçirmeyi planlıyordu.
SÜVEYDA’DAKİ ÇATIŞMALAR
Süveyda’da temmuz ayında başlayan, daha sonra hükümet güçleri ve İsrail’in de dahil olduğu Dürziler ve Arap aşiretler arasında çıkan çatışma hakkında konuşan Şara, şiddetin Arap aşiretler ile Dürzi toplumu üyeleri arasındaki bir anlaşmazlıktan kaynaklandığını ve tarafların hatalarıyla büyüdüğünü söyledi.
Şara, “Görevimiz kan dökülmesini durdurmaktı, ardından gerçeği araştırma komiteleri kurduk. Hata yapan, suistimal eden ya da insanlara saldıran herkes hesap vermelidir” dedi.
Süveyda’nın ve kuzeydoğu Suriye’nin çıkarlarının Şam’da olduğunu söyleyen Şara, bu anı “Suriye’nin yaralarını sarması ve yeniden başlaması için bir fırsat” olarak tanımladı.